Besin emülgatörlerin bağırsak homeostazın üzerindeki etkileri

Günümüzde obezite ve beraberinde gelen tip 2 diyabet, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve karaciğer yağlanması gibi metabolik hastalıklar dünyaca pandemik denilecek kadar yayılmıştır ve halk sağlığını ciddi anlamda etkilemektedir. Aşırı yağlanmaya düşük dereceli kronik iltihaplanma eşlik etmektedir. Obezite, kronik iltihaplanma ve beraberindeki metabolik rahatsızlıklarda etkilidir. Her ne kadar obezite, enerji alımı ve enerji tüketimi arasındaki dengesizlikten oluşsa da genetik faktörler ve çevre faktörleri de bir rol oynamaktadır. Çevre faktörlerinden biri burada çok önemli bir rol oynamaktadır. Sebebi ise bağırsak mikrobiyotasının çocukluğumuzdan bu yana bizimle birlikte gelişmekte olduğudur.

Bağırsak mikrobiyotası 100 trilyondan fazla mikro organizmalardan oluşur. Bağırsak mikrobiyotasının genomu (mikrobiyom)  insan genomundan 150 kat daha fazla gen içermektedir. Birçok araştırmalar obezite ile birlikte oluşan düşük dereceli kronik iltihaplanmanın bağırsak homeostazı ve bağırsak mikrobiyotası düzensizleşmesinden oluşabileceğini göstermektedir. Obezite, bağırsak mikrobiyotası kompozisyonu değişiklikleri ve yüksek bağırsak geçirgenliği ile ilişkilidir. Bu değişiklikler iltihap oluşumunda, obezite ve buna bağlı bozukluklarda önemli bir rol oynamaktadır.

Obezite oluşumunda ve metabolik bozukluklarda bağırsak mikrobiyotası oldukça önemlidir. Peki, prebiyotik kullanımı burada ne kadar önemlidir?
Prebiyotikler sindirim sistemi enzimleri tarafından sindirilmeyen besin maddeleridir ve bağırsağımızın belirli mikro organizmaları tarafından seçici olarak fermente edilir. Böylece bağırsak mikrobiyotasının bileşiminde ve/veya aktivitesinde spesifik değişiklikler üretilir ve böylece konakçının (bireyin) sağlığı desteklenir. İlginç olan obezitede, bağırsak mikrobiyotasında oligofruktoz gibi prebiyotiklerden oluşan bir değişiklik, yağ kütlesinde azalma, vücut ağırlığında azalma, inflamasyonda azalma, diyabet ve bağırsak geçirgenliğindeki azalma ile ilişkilidir.

Prebiyotikler 100’den fazla bakteri türü üzerinde etkilidir. Bunların arasında bifidobakteriler dahildir fakat oligofruktoz tedavisi ile en fazla tetiklenen bakteri ise Akkermansia muciniphila’dır. Obezite modeli oluşturulmuş laboratuvar hayvanları, Akkermansia muciniphila bakteri ile tedavi edildiğinde, kilo kontrolü başarılı olmaktadır. Yağ ağırlıklı bir beslenme ile birlikte bu bakterinin tedavide kullanılması kilo alımını ve yağ kütlesinin miktarını düşürür. Dolayısıyla düşük dereceli kronik iltihabı ve tip 2 diyabeti de düşürmede etkilidir.

Yapılan çalışmalarda bağırsak mikrobiyotasının, obezite ve metabolik bozuklukların oluşumu ve korumasında önemli bir rol oynadığı görülmüştür. Son 50 yıl içinde besinlerimizde kullanılan emülgatörlerin artışı, inflamatuvar bağırsak hastalıklarının ve metabolik bozuklukların artışına sebebiyet verdiği düşünülmektedir.
Klinik öncesi çalışmalarda farklı gıda ürünlerinde 2 emülgatör bağırsak homeostazın değişimine neden olabileceği, yağ kütlesinin artmasına ve metabolik bozukluklarla birlikte obezitiye yol açabileceği görülmüştür. Besinlerde kullanılan bu 2 emülgatör E433 ve E461, polisorbat 80 ve selüloz metileter, gıda katkı maddeleridir.

Özellikle deney hayvanı çalışmaları bize bu 2 gıda katkı maddesinin vücudumuza girmesi ile birlikte inflamatuvar bağırsak hastalıklarının oluşumunda bir rol oynayabileceğini göstermiştir.

Kısacası besinlerde bulunan gıda katkı maddeleri, bir diğer adı emülgatörler, bağırsak mikrobiyotasını bozabileceği ve böylelikle iltihap geliştiren bağırsak mikrobiyotasına sebebiyet verebileceği gözlemlenmiştir. Tabi insan üzerindeki sağlık etkileri için daha birçok çalışmalar yapılması gerekmektedir.

 

Sağlıklı günler dileği ile…

Uzm. Dyt. Emel Yılmaz